top of page

Gururlu Samuray

  • Yazarın fotoğrafı: Göker MİRZA
    Göker MİRZA
  • 8 Mar 2022
  • 3 dakikada okunur

Aralık'ın 15'i, saat sabah 6:30. Neredeyse zifiri karanlık, sıkıcı, bir hava... "Bu havada evde kareli battaniye altında elinde kahve fincanı ile film izlemek vardı" diyeceğin günlerden. Dar ve yamru yumru taş kaldırımlı karanlık sokakta, pis bir ahmak ıslatan çiselerken, İşe gidiyordu kadın. Koca sokakta yalnız yürürken korkularına bir nebze ışık tutan titrek sokak lambası, artık sabah olduğu için aniden söndü. Karanlıkta kalmış beyinler aydınlıktan korktukları için geç ederlerdi sabahı. Bu lamba çok işe yaramıyordu zaten. Ama yokluğu da kötüymüş diye düşündü. Yokluğunda farkına vardığı şeylerin değerini anladığı gibi o titrek lambanın değerini anladı. Şimdi biraz daha korkutucuydu sabahın kör karanlığı. Aklına bin türlü korkutucu şey geldi. Dün akşam haberlerde izlediği, samuray kılıcı ile öldürülen kadını hatırladı. Böyle absürt hikayeler başka ülkelerde de yaşanıyor muydu acaba? Tekrar kendine döndü. “Burada başıma bir şey gelse kimsenin ruhu duymaz, telefonumu yanımda tutayım. Hatta birini arayıp konuşayım" diye düşündü. Tanıdık bir insan sesi belki korkusunu bir nebze olsun azaltabilirdi. Ama bu saatte kimi arayacaktı? Aklından tüm bunlar geçerken duyduğu ayak sesleri ile gerçek dünyaya geri döndü. Düşündükleri mi gerçekleşiyordu yoksa? Birden ter boşandı Aralık'ın 15'inde. Elini çantasındaki biber gazına attı. Kötü olasılıklara hazırlandı. Oysaki sadece işe gidiyordu.


Erken kalkmayı hiç sevmezdi boş gezenin kalfası adam. 3 günlük bir geçici bir iş bulmuştu. İki gündür yataktan söve söve kalkıyor. Karanlıkta yola düşüyor. Üç vesait ile iki saatlik yolculuktan sonra iş yerine ulaşıyor, akşama kadar çalışıp yine söve söve eve dönüyordu. Kafasında hep aynı soru; “Bu da hayat mıydı?” Neyse ki son günüydü. Çalışmayı sevmiyordu ama alkol seviyordu. Meteliksiz kaldığı zamanlarda bir yerlerde geçici işler yaparak geçimini ve içki ihtiyacını karşılıyordu. Sonra sabahlara kadar içip akşamlara kadar aylaklık yapıyordu. O sabah son kez işine gitmek için evinden çıktı. Önce yalnız olduğunu düşündüğü sokakta önünde, başı önde yürüyen zarif kadını fark etti. Apartmandan çıktığında sadece 10 metre kadar önündeydi. Tedirgin ve hızlı hızlı yürüyordu. Koyu renkli pardösüsünden kim olduğunu anladı. Birkaç aydır sokakta, markette, kasapta karşılaştığı; hatta göz göze geldiği güzel sarışındı O. Adını bilmiyordu ama gelecek hayallerinde bile yer etmişti. Kaderin işi, koca sokakta şimdi sadece ikisi vardı. Bir an "O'na yetişebilirim" diye düşündü. Hoşlandığı kadınla tanışabilme ve ortak bir gelecek ihtimali, mantığını etkisiz kıldı. Önce yavaş adımlarla başladığı yürüyüşü, kadının hızlanması ile hızlandı. Aralarındaki mesafe kapanıyordu.


Dar kaldırımlı uzun sokakta 4 ayak sesi senkron bir hale gelmişti. Kadın çok tedirgindi. Artık neredeyse koşar adım ilerliyordu. Titreyen eliyle, olası bir saldırıda sıkılmak üzere çantasındaki biber gazını tutuyordu. Adam neredeyse kadına dokunacak mesafeye kadar yaklaştı. Kadının hızlı hızlı solumasını hissetti ve koşar adım giderken titrediğini fark etti. Kadını korkuttuğunun farkına vardı.


Kendini ve korkudan titreyen kadını içine düşürdüğü durumu düşünerek biraz utandı. Utancı dengelemek üzere terazinin diğer tarafına lütufkâr gururunu koymaya karar verdi. Ne de olsa bir kötülük yapabilirdi ama yapmamayı tercih etmişti. Bu seçim ona aitti. Önce adımlarını yavaşlattı. Biraz uzaklaştı. Sonra işe geç kaldığını ve otobüse yetişmesi gerektiğini hatırladı. "En iyisi hızlanıp yanından geçmek" dedi. Biraz daha hızlandı. Ama bu hareket kadını daha fazla korkuttu neredeyse koşuyordu artık. Korku, tereddüt ve pişmanlık içeren anlamsız bir yarış içine girdiler. Sonra adam bu gereksiz yarışa son vermesi gerektiğini anladı. Karşı kaldırıma geçti. Kadının bakışları eşliğinde hızlandı ve köşeyi döndü. Adam, ne yaşadığını ve yaşattığını derinlemesine düşünme ihtiyacı bile hissetmeden, kılıcını kullanmamış her samuray gibi kendiyle gururlandı. Çünkü bir lütuftu yaptığı...


Kadın her şeyi yanlış anladığını düşündü. Adamın aklından geçenleri bilmeden biraz da kendini suçladı. İşine giderken yol boyunca yaşadıklarını değerlendirdi. Günlük adrenalin ihtiyacını karşılamıştı. Vahşi doğada ölüm korkusuyla gölden su içen ceylanın, doğasını benimsediği gibi çantasında neden biber gazı taşıması gerektiğini hiç düşünmedi.


İş yerinin önüne geldiğinde kadın, önüne eğmek zorunda kaldığı başını kaldırdı ve gün aydınlandı. Zaten aksi mümkün olamazdı...

Comentarios

Obtuvo 0 de 5 estrellas.
Aún no hay calificaciones

Agrega una calificación
bottom of page